43 BİN HAVARİ
İçimi açsam dört bir köşeye yarılmış evren
Yüreğimin dilsiz kuyusunda,
Boğuşuyorum bilinmezliğimin kuytusunda
Ortasında görünmezliğimin
On ikilik bir düş, ortasında düşüşlerimin.
Durulmayan zamanın ortasında
Ölüme inat hovardalığımda.
Ant bildiğim zehir zemberek
Ant bildiğim 43 bin defa gün batımı izlettirecek
Yerin, göğün, inleyen kalbin havarisi kesilecek
Kuşlar aynı yerde, soluğumdan bihaber
Kuşlar aynı yerde sarı duvarların isli neminde
Sarı duvarlarsa eski hüznünde.
Bense izliyorum, izliyorum onları
21’lik bir deste hüzün bırakıyorum yamalı çocukluğuma.
Mekansızım, an gelir ayarsızım,
Muhtelif emirlerin, ruhumu emen dizgilerin uğrak yeriyim.
Dokunamadığım bir kalbin çarpıntısına uyandım,
Çağrısıyla çocukluğumu uyandırdım
Yine gülümseyişinde gizledi titreyişini,
Araladığım her bir sır perdesi, onun omzundaki yüklerinden ağır.
Bir an gözlerime denk geleniyle haykırdı,
Kulaklarında gizleyemediği o seslerden geriye,
Issızlığa bürünmüş bir siması vardı
Saydığı burçları yoktu rüyasına denk gelen
Sahi burçları olurdu fanilerin,
Yıldızlarını dizginleyen.
Onun yıldızı, göğün titreyişiyle
Sesini bulduğu haykırışıydı.
Eksilmeyen dirilişlerin direnişlerine...
Okunma Sayısı: 1106
Kenan Birkan
8.05.2021 12:42:29İnanılmaz güzel ve insana derin duygular yaşatan bir şiir...